Dinleyici dostlar, size esenlik olsun.
Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin anlamasını ve bu yola boyun eğmesini isteyen ve O’nun ile sonsuza kadar esenliğe sahip olmasını arzu eden esenlik Rabbi Tanrı’nın adı ile sizleri selamlıyoruz. Doğruluk Yolu adlı programınız sunmak üzere bugün tekrar sizler ile beraber olabildiğimiz için mutluyuz.
Son dersimizde, Müjde kitabında çalışırken, İsa Mesih’in doğuştan kör olan bir adamın gözlerini nasıl açtığını işittik. İsa için imkansız olan hiç bir şey yoktur, çünkü O, yeryüzünde bir insan olarak görünen, Tanrı’nın gerçek Sözü’dür. İsa, bu nedenle yeryüzündeki her gücü – rüzgarı, denizi, cinleri, hastalığı ve ölümü kontrol edebiliyordu. Kalabalıklar İsa’yı gittiği her yerde izliyorlardı, ama O’nun kim olduğunu gerçekten fark eden kişilerin sayısı azdı. O’nun bir peygamber olduğunu düşündüler, ama Tanrı’nın tüm doluluğunun O’nda konut kurmuş olduğunu anlamadılar. İsa’nın gökyüzünden gelen Yücelikler Rabbi olduğunu kavrayamadılar. Tanrı isterse, bu günkü dersimizde, Rab İsa’nın nasıl Tanrı’nın yüceliğinin ışığı ile dolu olduğunu ve bu Yüceliğini bir gün üç öğrencisi ile birlikte dağdayken kısa bir an için nasıl gözler önüne serdiğini göreceğiz.
Şimdi kutsal Müjde’ye geri dönelim. Kutsal Yazılar şöyle der:
(Luka 9) 18 Bir gün İsa, tek başına dua ediyordu, öğrencileri de yanındaydı. İsa, onlara, “Halk benim kim olduğumu söylüyor?” diye sordu. 19 Şöyle yanıtladılar: “Vaftizci Yahya diyorlar. Ama kimi İlyas kimi de eski peygamberlerden biri dirilmiş diyor.” (Matta 16) 15 İsa onlara, ‘Siz ne dersiniz’ dedi, ‘Sizce ben kimim?’ 16 Simun Petrus, ‘Sen yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih’sin’ yanıtını verdi. 17 İsa ona, ‘Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun!’ dedi, ‘Bu sırrı sana açan insan değil, göklerdeki Babam’dır.’
Burada biraz duralım ve İsa’nın bir gün öğrencileri ile baş başayken onlara sorduğu soru üzerinde kalarak biraz düşünelim. İsa onlara şu soruyu sordu: “Halk benim kim olduğumu söylüyor?” Öğrencileri İsa’ya, halk arasındaki pek çok kişinin O’nun, peygamberlerden biri olduğunu söyledikleri yanıtını verdiler. Sonra İsa şu sözler ile aynı soruyu onlara sordu: “Sizce ben kimim?” Öğrencilerden biri olan Simun Petrus, İsa’nın sorusunu şöyle yanıtladı: “Sen, yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih’sin!”
İsa’nın öğrencilerine sormuş olduğu sorunun, her birimizin yanıtlaması gereken çok önemli bir soru olduğu gerçektir. Bugün programımızı dinlemekte olan sizler, siz, İsa’nın kim olduğunu düşünüyorsunuz? O’nun hakkındaki fikirleriniz nelerdir? O’nu yalnızca peygamberlerden biri olarak mı sınıflandırıyorsunuz? Yoksa İsa’nın “yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih” olduğunu belirten Petrus ile aynı fikirde misiniz? Siz İsa’nın kim olduğunu düşünüyorsunuz? İsa’nın, Tanrı’nın uzun zaman önce, atalarımız Adem ve Havva’nın günah işledikleri o günde göndereceğini vaat ettiği Kurtarıcı olduğuna inanıyor musunuz? İsa’nın, Yaşayan Tanrı’nın Oğlu, göklerden yeryüzüne gelen Tanrı Sözü olduğuna inanıyor musunuz?
Bildiğiniz gibi, bu güne kadar, pek çok insan İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğunu inkar etmeye devam ediyor, çünkü bu ünvanın Tanrı’nın bir karısı olduğu ve ondan bir çocuğa sahip olduğu anlamına geldiğini düşünüyorlar. Ancak, bu ünvan onların düşündüğü anlamı kast etmiyor. Tanrı’nın yüceliği böyle bir düşünceden çok daha büyüktür! Tanrı Ruh’tur ve bir insanın doğurduğu gibi doğurmaz, ama bu durum, Tanrı’nın İsa’yı, Oğlu olarak çağırmasına engel değildir. Daha önce bu konu ile bağlantılı olarak şöyle bir örnek vermiştik: Eğer ben (Senegalli radyo konuşmacısı), ülke dışına çıkarsam, ve insanlar beni “Senegal’in bir olu” olarak çağırırlarsa, bu durum, Senegal’in bir karısı olduğu ve ondan bir oğula sahip oldu��������������������u anlamına gelmez! Hayır, bana “Senegal’in bir oğlu” derler, çünkü Senegal benim geldiğim ülkedir.
Aynı durum, bir bakireden doğan İsa Mesih için de geçerlidir. İsa, doğmadan önce de zaten gökyüzündeydi. O, “Allah’ın Kelimesi” ve “Ruhullah” tır, yani Tanrı’nın Sözü ve Canı’dır. (Bu Arapça terimlerin açıklaması için 61.derse bakınız.) En Yüce Olan’ın Oğlu olarak adlandırılmaya layık olan tek Kişi yalnızca O’dur, çünkü yalnızca O, başlangıçta Tanrı ile birlikte olan Söz’dür. Bu, büyük bir sırdır. Ama bir sır olmanın da ötesinde, büyük bir gerçektir! Tanrı, İsa’yı dünyaya O’nun bizi yalnızca günahlarımızdan kurtarması için göndermedi, ama aynı zamanda Kendisinin nasıl olduğunu bize göstermek için de gönderdi. İsa, yeryüzünde Tanrı’nın karakterini sergiledi. Oğul’u gören herkes, Baba’nın nasıl olduğunu bilir. İsa’yı gören herkes Tanrı’nın nasıl olduğunu bilir. İsa, Tanrı’nın Oğlu olarak adlandırılır, çünkü O, Tanrı’dan geldi, çünkü O, Tanrı gibidir, ve çünkü O, Tanrı’nın Sözü ve Tanrı’nın Canı’dır. Sevgili dostlar, bizler inansak da inanmayı reddetsek de, gerçek aynı kalır; değişmez: İsa, Yaşayan Tanrı’nın Oğlu’dur!
Şimdi Matta Müjdesi’nde okumaya devam edelim ve Petrus, İsa’nın Yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğunu söyledikten sonra neler olduğunu dinleyelim. Kutsal Yazılar şöyle der:
(Matta 16) 21Bundan sonra İsa Kendisinin Yeruşalim’e gitmesi, ileri gelenler, baş kahinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı. 22 Bunun üzerine Petrus O’nu bir kenara çekip azarlamaya başladı. “Tanrı korusun ya Rab! Senin başına asla böyle bir şey gelmeyecek!’ dedi. 23 Ama İsa Petrus’a dönüp, ‘Çekil önümden Şeytan’ dedi, ‘Bana engel oluyorsun! Senin düşüncelerin Tanrı’ya değil, insana özgüdür.”
İsa’nın öğrencilerine ne dediğini duydunuz mu? Öğrencilerine, Kendisinin Yeruşalim’e gitmesi ve ileri gelenlerin, baş kahinlerin ve yasa öğretmenlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve sonra üçüncü gün tekrar dirilmesi gerektiğini anlattı. İsa böylelikle günahımızın borcunu ödemek için Kanını dökeceğini ilan etmiş oldu.
Ama Petrus tüm güce ve tüm yetkiye sahip olan Rab İsa’nın Yahudiler’in kötü önderlerinin O’nu tutuklamasına, O’na işkence etmesine ve O’nu öldürmesine izin vereceğini kabul edemedi. Petrus işte bu nedenle İsa’ya: “Tanrı korusun ya Rab! Senin başına asla böyle bir şey gelmeyecek!”dedi. Ama İsa her şeye rağmen, dünyaya gelmesinin nedeninin günahı ortadan kaldıracak olan bir kurban olarak Kanını dökeceği olduğunu biliyordu. Bu yüzden Petrus’a şöyle dedi: “Çekil önümden Şeytan! Sen bana engel oluyorsun; senin düşüncelerin Tanrı’ya değil, insana özgüdür.”
İsa dünyaya neden geldiğini biliyordu. Tanrı’nın peygamberlerinin çok uzun zaman önce bildirmiş oldukları gibi günahkarlar için kutsal Kanını dökerek onların uğruna yaşamını vermek için geldi. Kurban edilen koyunların sembolünün O’nda yerine ge lmesi için dünyaya geldi. Ah, sevgili dinleyiciler, eğer bu günkü dersimizden aklımızda tek bir şey kalacak olursa, o da şu olmalıdır: Mesih olan İsa, benim ve sizin günahınızın borcunu ödeyecek olan bir kurban olarak ölmek üzere dünyaya geldi! Tanrı isterse, bundan birkaç ders sonra, İsa’nın Kendi ölümü ile ilgili yaptığı peygamberliğin Yeruşalim’de eksiksiz olarak nasıl gerçekleştiğini göreceğiz. Ve böylece sevgili dostlar, eğer bazı kişiler Rab İsa’nın ve peygamberlerin uzun zaman önce bildirdikleri gerçeği kabul etmeyen bir başka mesajın doğru olduğunu ileri sürüyorlarsa, , bu iddia, İsa’nın ölümü ve dirilişi ile ilgili gerçeği değiştirmez. Mesih’in çarmıhtaki ölümünü buyuran Kişi, Tanrı’nın Kendisidir. Ve Tanrı’nın buyruklarını hiç kimse değiştiremez. İsa, en üstün Kurban olarak ölmeyi seçti. Bunu yaptı, çünkü O sizi ve beni çok seviyor ve mahvolmamızı istemiyor.
Şimdi İsa’nın öğrencilerine, Yeruşalim’de Yaşamı’nı sunacağını ilan etmesinden bir hafta sonra neler olduğunu görelim. Kutsal Yazılar şöyle diyor:
(Matta 17) 1Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup’un kardeşi Yuhanna’yı alarak yüksek bir dağa çıktı. 2 Orada onların gözü önünde İsa’nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu.
(Luka 9) 30-31 O anda görkem içinde beliren iki kişi İsa ile konuşmaya başladılar. Bunlar Musa ile İlyas’tı. İsa’nın yakında Yeruşalim’de gerçekleşecek olan ayrılışını konuşuyorlardı. (Matta 17) 4 Petrus İsa’ya, ‘Ya Rab’ dedi, ‘Burada bulunmamız ne iyi oldu! İstersen burada üç çardak kurayım: biri sana,, biri Musa’ya, biri de İlyas’a.’ 5 Petrus daha konuşurken, parlak bir bulut onlara gölge saldı. Buluttan gelen bir ses, ‘Sevgili Oğlum budur. O’ndan hoşnudum. O’nu dinleyin!’ dedi. 6 Öğrenciler bunu işitince, dehşet içinde yüz üstü yere kapandılar. 7 İsa gelip onlara dokundu, ‘Kalkın, korkmayın!’ dedi. 8 Başlarını kaldırdıkları zaman, İsa’dan başka kimseyi göremediler. 9 Dağdan inerlerken, İsa, onlara, ‘İnsanoğlu ölümden dirilmeden, gördüklerinizi kimseye söylemeyin’ diye buyurdu.
Sözü edilen o yüksek dağda neler olduğunu kavradınız mı? Şaşırtıcı ve harika bir olay oldu. İsa’nın dış görünümünün değiştiğini okuduk. Yüzü güneş gibi parladı ve giysileri parlak bir ışık ile bembeyaz oldu. O dağda İsa’dan parlayan o muhteşem, göz kamaştırıcı saf ışık, Tanrı’dan parlayan ve Tanrı’nın Cennetteki tahtını çevreleyen o görkemli ışığın aynısıydı. Musa ve İsrail oğullarının çölde oldukları dönemde, Buluşma Çadırı’ndaki En Kutsal Yeri dolduran görkemli ışık, insanların görememesine rağmen İsa’daki ışığın aynısıydı. Ama İsa’nın öğrencilerinin gözleri önünde Tanrı kısa süren bir kaç saniye için İsa’nın bedeninde saklı bulunan Kendi muhteşem görkemi üzerindeki peçeyi kaldırdı. Ve Tanrı aynı anda, göklerden, Musa ve İlyas adlı iki peygamberi İsa’nın Yeruşalim’deki ölümü hakkında O’nun ile konuşmaları için gönderdi. Aynı zamanda parlak bir bulutun dağın üzerini örttüğünü ve Her Şeye Egemen Tanrı’nın sesinin bulutun içinden şu sözler ile konuştuğunu okuduk: “Sevgili Oğlum budur! O’ndan hoşnudum. O’nu dinleyin!”
Tüm bu olup bitenlerin amacı neydi? Tanrı bu görkemli olayları neden Petrus, Yuhanna ve Yakup’un gözlerinin önünde yaptı? Amacı şuydu: Tanrı, bu üç tanığa, İsa’nın, Tanrı’nın, göklerden gelen Sonsuz Oğlu olduğuna ve herkesin O’nu dinlemesi gerektiği gerçeğini sarsılmaz bir şekilde kanıtlamak istedi. Kutsal Yazılar bu konu ile ilgili olarak şu sözleri duyururlar:
“Oğul’u onurlandırmayan, O’nu gönderen Baba’yı da onurlandırmaz. (Yuhanna 5:23) “Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığı ile bir çok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeye mirasçı kıldığı ve aracılığı ile evreni yarattığı kendi Oğlu ile bizlere seslenmiştir. Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözü ile her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı’nın sağında oturdu.” (İbraniler 1:1-3)
Bugün bizi dinlemekte olan sizler, İsa hakkında ne düşünüyorsunuz? O’nun hakkında ne söylüyorsunuz? İsa’nın göklerden gelen Yücelikler Rabbi olduğuna inanıyor musunuz? Yoksa dünyadaki pek çok insanın yaptığı gibi O’nu bir peygamber sınıfına mı koyuyorsunuz? Bu gün sizler ile vedalaşmadan önce, dağın üzerinde İsa’dan parlayan Tanrı’nın yüceliğini gören Petrus ve Yuhanna’nın olayın üstünden bir kaç yıl geçtikten sonra, Kutsal Yazılar’da yazmış oldukları bölümlerden bazı kısa parçalar dinleyelim.
Elçi Petrus bu konuda şöyle yazdı:
“Rabbimiz İsa Mesih’in kudretini ve gelişini size bildirirken uydurma masallara baş vurmadık. O’nun görkemini kendi gözlerimiz ile gördük. Mesih, yüce ve görkemli Olan’dan kendisine ulaşan ses ile: ‘Sevgili Oğlum budur! O’ndan hoşnudum’ diyen ses ile Baba Tanrı’dan onur ve yücelik aldı. Kutsal dağda O’nun ile birlikte bulunduğumuz için gökten gelen bu sesi biz de işittik!” (2.Petrus 1:16-18)
Elçi Yuhanna aynı konuda şunları yazdı:
“Yaşam Sözü ile ilgili olarak başlangıçtan beri var olanı, işittiğimizi, gözlerimiz ile gördüğümüzü, seyredip ellerimiz ile dokunduğumuzu duyuruyoruz. Yaşam açıkça göründü, O’nu gördük ve O’na tanılık ediyoruz.O’nun yüceliğini – Baba’dan gelen, lütuf ve gerçek ile dolu biricik Oğul’un yüceliğini - gördük!” (1.Yuhanna 1:1-2; Yuhanna 1:14)
Ve Yuhanna, Müjdesi’nin sonunda şöyle yazdı:
“İsa, öğrencilerinin önünde bu kitapta yazılı olmayan başka bir çok doğaüstü belirti gerçekleştirdi.Ne var ki, yazılanlar, İsa’nın Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O’nun adı ile yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır.” (Yuhanna 20:30, 31)
Tüm bu dinlediklerinizi, anlamak size zor geliyor mu? Tanrı, bu harika gerçekleri kavramanız için size anlayış vermek istiyor. Kutsal Yazılar şöyle diyor:
“Doğal kişi, Tanrı’nın Ruh’u ile ilgili gerçekleri kabul etmez. Çünkü bunlar ona saçma gelir, ruhça değerlendirildikleri için bunları anlayamaz. Gerçi olgun kişiler arasında bilgece sözler söylüyoruz; ama bu bilgelik ne şimdiki çağın, ne de bu çağın gelip geçici önderlerinin bilgeliğidir. Tanrı’nın saklı bilgeliğinden gizemli biçimde söz ediyoruz. Zamanın başlangıcından önce Tanrı’nın bizim yüceliğimiz için belirlediği bu bilgeliği bu çağın önderlerinden hiç biri anlamadı. Eğer anlasalardı, yüce Rabbi çarmıha germezlerdi.” (1. Korintliler 2:14, 6-8)
Tanrı, bu gün okuduklarımız konusunda sizleri aydınlatsın…
Bir sonraki dersimize kadar Gücü Her Şeye Yeten Tanrı’nın o yüksek dağın tepesinde Rab İsa ile ilgili olarak ne açıkladığı üzerinde düşünmeye devam edin. Tanrı şunu açıkladı:
“Sevgili Oğlum budur! O’ndan hoşnudum! O’nu dinleyin!” (Matta 17:5)