Dinleyici dostlar, size esenlik olsun.
Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin anlamasını ve bu yola boyun eğmesini isteyen ve O’nun ile sonsuza kadar gerçek esenlik içinde yaşamasını arzulayan esenlik Rabbi Tanrı’nın adı ile sizleri selamlıyoruz Doğruluk Yolu adlı programınızı sunmak üzere bugün tekrar sizler ile beraber olabildiğimiz için mutluyuz.
Son dersimizde, Tanrı’nın, İsrail oymaklarının açlıktan ölmemeleri için gökten yiyecek vererek onlar ile kurak çölde nasıl ilgilendiğini gördük. Aynı zamanda İsraillilerin Tanrı’yı, imansızlıkları ve sadakatsizlikleri nedeniyle zaman zaman nasıl tahrik ettiklerini de öğrendik.
Bugün Tanrı’nın İsrail halkına çölde nasıl göründüğünü ve onlara kutsal Yasasını nasıl verdiğini göreceğiz. Tevrat’ın Mısır’dan Çıkış kitabının on dokuzuncu bölümünü okuyoruz. Bölüm şöyle başlar: “İsrailliler Mısır’dan çıktıktan tam on üç ay sonra Sina Çölü’ne vardılar.” (Mısır’dan Çıkış 19:1) Musa ve İsrailliler çölde yaptıkları yolculuğun şimdi neresindeydiler? Sina Dağı’na gelmişlerdi. Tanrı, Musa’yı ilk kez çağırdığında ve yanan ama tükenmeyen çalıdan onun ile konuştuğunda, Musa’nın nerede olduğunu hatırlıyor musunuz? Aynı yerde, Sina Dağı’nda. Öyküyü anımsıyor musunuz? Tanrı’nın Sina Dağı’nda Musa ile nasıl konuştuğunu işittik. Tanrı şöyle dedi:
“Halkımın Mısır’da çektiği sıkıntıyı yakından gördüm. Angaryacılar yüzünden ettikleri feryadı duydum. Acılarını biliyorum. Bu yüzden onları Mısırlıların elinden kurtarmak için geldim. Şimdi gel, halkım İsrail’i Mısır’dan çıkarmak için seni firavuna göndereyim. Kuşkun olmasın, ben seninle olacağım. Seni benim gönderdiğimin kanıtı şu olacak: Halkı Mısır’dan çıkardığın zaman, bu dağda bana tapınacaksınız.” (Mısır’dan Çıkış 3:7, 8, 10, 12)
Tanrı, Musa’ya vaat etmiş olduğu şeyi yerine getirdi mi? Kesinlikle evet! Musa, bugün Tevrat’ı okuduğumuz bölümün neresinde yer alıyor? Musa’yı ve İsrail topluluğunu, Tanrı’nın kırk yıl önce yanan çalının içinden Musa ile konuşurken, “Halkı Mısır’dan çıkardığın zaman, bu dağda bana tapınacaksınız” sözleri ile verdiği vaadi yerine getirmiş olarak Sina Dağı’nın eteklerinde görüyoruz.
Şimdi Tanrı’nın Musa’ya yeniden nasıl göründüğünü ve İsrail halkının tümüne Sina Dağı’nda nasıl konuştuğunu görmek için okumaya devam edelim.
(Mısır’dan Çıkış 19) 3Musa Tanrı’nın huzuruna çıktı. RAB dağdan kendisine seslendi: ‘Yakup soyuna, İsrail halkına şöyle diyeceksin: 4Mısırlılara ne yaptığımı, sizi nasıl kartal kanatları üzerinde taşıyarak yanıma getirdiğimi gördünüz.5 Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, bütün uluslar içinde öz halkım olursunuz. 6Çünkü yeryüzünün tümü benimdir. Siz benim için kahinler krallığı, kutsal ulus olacaksınız. İsraillilere böyle söyleyeceksin. 7Musa gidip halkın ileri gelenlerini çağırdı ve Rabbin kendisine buyurduğu her şeyi onlara anlattı. 8Bütün halk bir ağızdan: ‘Rab’bin söylediği her şeyi yapacağız’ diye yanıtladılar.”
İsraillilerin Tanrı’ya nasıl yanıt verdiklerini duydunuz mu? Şöyle dediler: “Rabbin söylediği her şeyi yapacağız.” Söyledikleri şey gerçek miydi? Tanrı’nın tüm buyruklarını yerine getirebildiler mi? Tanrı, İsraillilere buyurduğu her şeyi İsraillilerin yerine getiremeyeceklerini çok iyi biliyordu. Tanrı’nın onlardan gerçekten istediği, Tanrı’yı hoşnut etme konusundaki yetersizliklerini fark etmeleri, O’nun önündeki günahlı konumlarını kabul etmeleri ve günahkarları kurtarmak için dünyaya gelecek olan Kurtarıcı ile ilgili İyi Haber’e inanmalarıydı. Tanrı, ataları İbrahim, İshak ve Yakup’un günahlarını onların Tanrı’nın vaatlerine olan imanları temelinde bağışlamı��tı. Tanrı, İsrail halkını da aynı şekilde yalnızca imanları aracılığı ile bağışlamak istedi. Tanrı’nın kurtuluş yolu daima yalnızca iman aracılığı ile oldu – Tanrı’ya ve O’nun kurtuluş yoluna iman! Kutsal Yazılar şöyle der: “Tanrı katında hiç kimsenin Yasa ile aklanmadığı açıktır, çünkü iman ile aklanan yaşayacaktır (ya da ‘Doğru kişi iman ile yaşayacaktır’).” (Galatyalılar 3:11)
Ancak her şeye rağmen İsrail halkı bu noktaya kadar Tanrı’nın önünde kendi çabaları ile doğruluk elde edebileceklerini umdular. Ne kadar akılsızdılar! (birebir anlamı: bilgelikten yoksundular) Tanrı’yı ne kadar çok gücendirdiklerini unutmuşlardı! Tanrı katında, günahlarının ne kadar büyük olduğunu hala fark edememişlerdi. Onların düşüncelerine göre günah öyle ciddi bir sorun değildi. Ama onları yargılaması gereken Tanrı’nın gözünde günah korkunç bir sorundu! (birebir anlamı: zararlı) Tanrı kutsal ve mükemmeldir! Mükemmelden daha az olan hiç bir şeyi onaylayamaz. Ancak İsrail halkı içinde bulundukları bu noktaya kadar, bu gerçeğin farkına henüz varmamışlardı. Bu nedenle (küstah bir şekilde) şöyle dediler: “Rabbin söylediği her şeyi yapacağız!” ama Tanrı’nın bu konuda bir planı vardı ve onlara “Rabbin söylediği her şeyi yapamayacaklarını” bu planı aracılığı ile gösterecekti.
Şimdi Tanrı’nın Sina Dağı’na nasıl indiğini, görkemini ve kutsallığını nasıl açıkladığını ve İsrail oymaklarına On Buyruğu nasıl verdiğini görmek için Kutsal Yazıları okumaya devam edelim:
(Mısır’dan Çıkış 19)10 Rab Musa’ya, ‘Git, bugün ve yarın halkı arındır’ dedi, ‘Giysilerini yıkasınlar. 11Üçüncü güne hazır olsunlar, çünkü üçüncü gün bütün halkın gözü önünde ben, RAB, Sina Dağı’na ineceğim.12 Dağın çevresine sınır çiz ve halka de ki, ‘Sakın dağa çıkmayın, dağın eteğine de yaklaşmayın! Kim dağa dokunursa kesinlikle öldürülecektir. 13Ya taşlanacak ya da ok ile vurulacak; ona insan eli değmeyecek. İster hayvan olsun, ister insan, yaşamasına izin verilmeyecek. Ancak boru uzun uzun çalınınca dağa çıkabilirler. 16Üçüncü günün sabahı gök gürledi, şimşekler çaktı. Dağın üzerinde koyu bir bulut vardı, derken çok güçlü bir boru sesi duyuldu. Ordugahta herkes titremeye başladı. 17Musa, halkın Tanrı ile görüşmek üzere ordugahtan çıkmasına öncülük etti. Dağın eteğinde durdular. 18Sina Dağı’nın her yerinden duman tütüyordu. Çünkü Rab dağın üstüne ateş içinde inmişti. Dağdan ocak dumanı gibi duman çıkıyor ve bütün dağ şiddetle sarsılıyordu. 19Ve Boru sesi gitgide yükselince, 20Rab Sina Dağı’nın üzerine indi.
(Mısır’dan Çıkış 20) 1Ve Tanrı şöyle konuştu:’Seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Rab Ben’im.”
18Halk gök gürlemelerini, boru sesini duyup şimşekleri ve dağın başındaki dumanı görünce, korkudan titremeye başladı. Uzakta durarak, 19Musa’ya, ‘Bizim ile sen konuş dinleyelim’ dediler, ‘Ama Tanrı konuşmasın, yoksa ölürüz.’ 20Musa, ‘Korkmayın!’ diye karşılık verdi. Tanrı sizi denemek için geldi; Tanrı korkusu üzerinizde olsun, günah işlemeyesiniz diye.’21Musa, Tanrı’nın içinde bulunduğu koyu karanlığa yaklaşırken halk uzakta durdu.
Bugün Kutsal Yazılara okumaya son vereceğimiz yer burası. Tanrı isterse, bir sonraki programda, Tanrı’nın Sina Dağı’nda İsraillilere vermiş olduğu On Buyruk’un her birine bakacağız. Ama bu gün sizler ile vedalaşmadan önce, Tanrı’nın biraz önce okuduklarımız aracılığı ile bize öğretmek istediği bir şeyden söz etmek istiyoruz. Anlamamız gereken şey şudur: Tanrı Kutsal’dır ve bizler O’na asla kendi çabalarımız aracılığı ile yaklaşamayız. Kutsal Yazılar bize, “Tüm insan soyunun ota benzediğini” (1.Petrus 1:24) ve “Tanrı’nın yakıp tüketen bir ateş olduğunu”(İbraniler 12:29) öğretir. Yabani bir ateşin yoluna çıkan bir otun başına ne geleceğini hepimiz biliriz!
Bugün, dersimizin başlangıcında, İsraillilerin Musa’ya, ‘Rabbin söylediği her şeyi yapacağız’ dediklerini duyduk. Böyle konuşmalarının nedeni, Tanrı’nın kutsallığının farkına varmamış olmalarıydı. Tanrı’yı, kendi çabaları aracılığı ile bir şekilde hoşnut edebileceklerini düşündüler. Ama Tanrı, onlara Sina Dağı’nda göründükten sonra düşünceleri kesinlikle değişti! İsrailliler gök gürlemelerine, çakan şimşeklere, her yanından duman tüten dağa ve Tanrı’nın on kutsal buyruğu veren sesini duyduktan sonra, “korkudan titrediler ve uzakta durarak Musa’ya, ‘Bizim ile sen konuş, dinleyelim’ dediler, ‘Ama Tanrı konuşmasın, yoksa ölürüz.”
Böylece İsrail halkı Tanrı’nın kesin kutsallığının ve O’na yaklaşma konusunda kesinlikle yetersiz olduklarının farkına nihayet varmaya başladılar. Sina Dağı’nın eteğinde, Kutsal Yazılardaki gerçeğe gözleri açıldı: “Tüm insan soyu ota benzer” ve “Tanrı, yakıp tüketen bir ateştir.” (1.Petrus 1:24; İbraniler 12:29) Tanrı’nın, Kutsal Olan’ın yüce huzurunda İsrailliler, dürüst bir şekilde “Sorun yok! Rabbin söylediği her şeyi yapacağız” diyebildiler mi? Hayır, diyemediler! İsrailliler şimdi bir sorun ile karşı karşıya olduklarını fark ettiler; çok ciddi bir sorun! Tanrı’nın kutsallığını ve buyruklarının kesinliğini hissettiler; aynı zamanda da kendilerinin kutsal olmadıklarını ve Tanrı’nın mükemmel yasasını yerine getirme konusundaki yetersizliklerini anladılar. Kendilerini yabani bir ateşin yolundaki kuru ot gibi hissettiler!
Siz bu konuda nasıl hissediyorsunuz? Rabbin kutsallığını fark ediyor musunuz? Tanrı’nın ve Yasasının doğru ve mükemmel olduklarını anlıyor musunuz? Yüreğinizin ve kendi işlerinizin Tanrı’nın önünde kötü ve kusurlu olduklarını hissediyor musunuz? Yoksa siz de, ‘Sorun yok! Rabbin istediği her şeyi yapacağız! İyi işlerimiz aracılığı ile Tanrı’ya yaklaşacağız!” diye düşünen İsrailliler gibi misiniz? Bu tür düşünceler gerçekten de Tanrı’nın düşünceleri ile anlaşmazlar. Günah ile kirlenmiş ve lekelenmiş olan bu kişiler saf ve kutsal Olan ile bir araya gelebilirler mi? Hayır, gelemezler! Tanrı, yarı iyi ve yarı kötü olanı onaylayabilir mi? Hayır, onaylayamaz ve onaylamayacaktır da! Tanrı kutsaldır ve kutsal olmayanı hoş göremez. Tanrı, mükemmellik talep eder! Bu gerçeğin farkında mısınız? Yoksa, Yargı Günü’nde “iyi işlerinizin (sevaplarınızın)” bir şekilde, kötü işlerinizi (günahlarınızı) sileceğini mi umuyorsunuz? Eğer durum böyle olsaydı, o zaman Tanrı adil bir yargıç olmazdı! Bu konu ile ilgili bir örnek verecek olursak, bir katile, ‘Adam öldürmekten suçlusun. Ama geçmişte yaptığın iyi işler nedeni ile seni mahkum etmeyeceğim. Özgürsün, gidebilirsin” diyen bir yargıç hakkında ne düşünürüz? Onun kötü ve adaletsiz bir yargıç olduğunu duyururuz.
Dostlar, tanrı, adil bir yargıçtır! Günahı görmezlikten gelemez! Dünyayı yargılaması gereken Rab Tanrı, yalnızca doğru olanı yapabilir.! Tanrı’nın doğruluğu ve adaleti, günah için bir bedel ödenmesini gerektirir. Ve ödenmesi gereken bu bedel, ölüm ve Tanrı’dan sonsuz ayrılıktır! Yaptığımız iyi işler, günahlarımızı iptal edemezler. İyi işlerimiz hakkında kutsal Yazılar şöyle der: “Hepimiz murdar olanlara benzedik. Bütün doğru işlerimiz kirli adet bezi gibi.” (Yeşaya 64:6) Tanrı, yakıp tüketen bir ateşe benzer ve Ademoğullarının iyi işleri, kuru ot gibidirler. Kendi doğruluğumuz ile Tanrı’nın kutsal yargısının ateşinin önünde durabilmemiz mümkün değildir!
İsrailliler, Sina Dağı’nın üstüne inen Tanrı’nın ateşine yaklaşmaya cesaret ettiler mi? Tanrı’nın bulunduğu dağa tırmanmayı denediler mi? Gök gürültüsü ve şimşekler ile şiddetle sarsılan ve her yanından adeta ocak dumanı gibi dalgalar halinde duman çıkan dağa yaklaşacak kadar cesur muydular? Hayır! Dağa yaklaşamadılar. Uzakta durdular ve korku içinde titrediler. Rab Tanrı’nın kutsallığının ve O’nun müthiş gücünün önünde hissettikleri korku nedeni ile aralarından bir tanesi bile dağa yaklaşmaya cesaret edemedi. Ancak, duydukları bu korku onlar için çok yararlıydı, çünkü Tanrı Sözü şöyle der: “Rab korkusu, bilgeliğin başlangıcıdır!” (Süleyman'ın Özdeyişleri 1:7)
Dostlarımız, bugünkü süremiz sona erdi. Ama sizleri bugünkü derste işittiklerimizi ve gördüklerimizi hatırlamanız için teşvik ediyoruz: Tanrı kutsaldır ve insanları Kendi kutsallığının standardına göre yargılaması gerekir. Tanrı kutsaldır ve günaha karşı kayıtsız kalamaz. Tanrı kutsaldır ve bizler, O’na kendi çabalarımızın iyi işleri temelinde yaklaşamayız!
Bir sonraki derste, Tanrı isterse, Tanrı’nın İsraillilere Sina Dağı’nda vermiş olduğu On Buyruk hakkında inceleme ve yorumlarda bulunacağız. Bizi dinlediğiniz için teşekkürler.
Siz, O’nun Sözü’ndeki şu temel gerçek üzerinde düşünürken Tanrı sizi bereketlesin ve size yön versin:
“Rab korkusu, bilgeliğin başlangıcıdır.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 1:7)